Bu çalışmanın çıkış noktasını şu temel soru oluşturdu: “İnsan nedir?”
İslam âlimleri insanı nasıl anlamışlardı? Günümüzde ve gelecekte nasıl bir insanlık tasavvuruyla karşı karşıya kalacağız? Bu sorular beni, geleceğe dair güçlü iddialar ortaya koyan bir düşünce akımı olan transhümanizme yöneltti. Zira transhümanizm, insanın doğasını ve sınırlarını yeniden tanımlama iddiasıyla, modern dünyanın geleceğe dair insanlık vizyonunu şekillendiren en dikkat çekici düşünce hareketlerinden biridir.
Transhümanist gelecek hakkında dile getirilen endişelerin pek çoğu, söz konusu gelecekteki teknolojik gelişmelerin etik sınırlarının hala tam olarak çizilmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple insanlığın geleceği için ölçüt olabilecek etik prensipler inşa edilirken İslami bakış açısının kritik bir rol alması çok önemlidir. Müslümanların da gelecekteki toplumsal yapı ve düzenin tasarlanmasında söz sahibi olması, insanlığın gelişim ve ilerleme faaliyetlerini iyiye ve doğruya yönlendirmede belirleyici bir rol üstlenmesi son derece önemli ve gereklidir.