Anadolu'nun en kadim yerleşim alanlarından biri olan Kastamonu, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, zengin kültürel mirasıyla Türk tarihinin önemli merkezlerinden biri olmuştur. Coğrafi konumu itibarıyla Karadeniz'e açılan bir kapı, İç Anadolu'ya uzanan yolların kavşağı konumunda bulunan Kastamonu; sahip olduğu stratejik önem kadar, tarihî sürekliliği, ilmî birikimi, sanatsal üretkenliği ve güçlü geleneksel yapısıyla da dikkat çeker.

Kastamonu'nun tarihi, Anadolu'nun genel tarihî gelişim çizgisiyle paralellik gösterir. Hititlerden Friglere, Perslerden Romalılara ve Bizans'a uzanan süreçte bölge, farklı uygarlıkların izlerini taşımış; bu izler hem arkeolojik kalıntılar hem de yerel kültür unsurları aracılığıyla günümüze ulaşmıştır. Selçuklular döneminde Türk-İslâm kimliğiyle yeniden şekillenen Kastamonu, beylikler ve Osmanlı dönemlerinde bir kültür, ticaret ve idare merkezi hâline gelmiştir.

Cumhuriyet dönemine gelindiğinde Kastamonu, Millî Mücadele yıllarında sergilediği kahramanlık ve dayanışma örnekleriyle Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecine etkin biçimde katkıda bulunmuştur. Şehrin halkı, cephe gerisinde gösterdiği fedakârlıkla, İstiklâl Harbi'nin unutulmaz sayfalarına adını yazdırmıştır. Ayrıca, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1925 yılında Kastamonu'da başlattığı “Şapka ve Kıyafet İnkılâbı”, yalnızca bir reform hareketi değil, aynı zamanda Cumhuriyet'in çağdaşlaşma ideallerinin toplumsal hayata yansımasının simgesi olmuştur. Bu yönüyle Kastamonu, modernleşme sürecinde öncü bir şehir olarak Türkiye tarihindeki seçkin yerini almıştır.